Tutuklu gençlerden Eren Cem Doğan’ın avukatı: Ailesine 'Ülkemizi savunduk, Atamız bizimle gurur duyardı' diye mektup gönderdi

Haber: Zuhal ÇİLOĞLAN/Kamera: Onur DURSUN (İSTANBUL) CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan gösterilerde çok sayıda genç gözaltına alındı, tutuklandı, gözaltında kötü muamele iddiaları gündeme geldi. O gençlerden Silivri’de tutuklu bulunan 18 yaşındaki Eren Cem Doğan’ın avukatı Yusuf Eycan, ANKA'ya konuştu. "Çocukların çoğu rahatsızlar. Görüşmeye gitiğimizde çoğu soğuktan ve kıyafetlerinin ıslak olması nedeniyle üşütmüşlerdi. Ayakkabıları yoktu" diyen Eycan, "Bütün çocuklar yaptıkları hareketin kendilerinin demokratik, anayasal hakları olduğunu ve otokratik bir sisteme karşı özgürlüğü savunduklarını söylediler. Eren ailesine 'Ülkemizi savunduk, Atamız bizimle gurur duyardı' diye mektup göndermiş" ifadelerini kullandı. 19 Mart Operasyonunun ardından yüzbinlerce kişi İmamoğlu başta olmak üzere seçilmiş başkanların gözaltına alınmasına karşı gösteriler düzenlemişti. İstanbul'da o gösterilerle ilgili gözaltına alınan 800'e yakın kişiden 268'i tutuklandı. O gençlerden 18 yaşındaki Eren Cem Doğan'ın avukatı Yusuf Eycan, tanıklıklarını ANKA Haber ajansı'na anlattı. Eren’in üniversiteye hazırlandığını belirten Eycan, yöneltilen suçlamanın "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet" olduğunu kaydetti ve sürece ilişkin şunları aktardı: “Tutuklama olayını 23 Mart’ta öğrendik. Öncelikle nerede olduğu konusunda bir tereddüt oluştu. Çünkü, bazı bilgilere göre Vatan Emniyet’e alındığı söylenmişti ancak, orada olmadığını öğrendik. Nerede olduğunu tespit etmemiz oldukça zordu. Daha sonra Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini öğrendik. Oraya gittiğimiz zaman ilk etapta çocuklarla görüşmemiz mümkün olmadı. Çeşitli sebeplerle görüşmemiz engelleniyordu. En son rapor almaya gittikleri bilgisi verildi. Rapor alma işleminden geç saatlerde döndüler. Döndüklerinde çocukların birçoğunun yüz ve kafa bölgesinde darptan kaynaklanan izleri vardı. Eren Cem Doğan’ın da sağ gözünde neredeyse görmesini engelleyecek şekilde ödem ve şişlik vardı. Oradaki emniyet yetkililerine sorduğumuzda alınma işlemlerinin çevik kuvvet tarafında yapıldığını daha sonra kendilerine teslim edildiğini açıkladılar. Darpla ilgili bilgilerinin olmadığını söylediler. “Çocuklardan birinin ayağı kırıktı” Biz görüşmeye gittiğimizde gördük ki öğrencilerden birisinin ayağı kırılmıştı. Çocuk gerçekten çok zor şartlarda geldi. Gözaltında bulunan kız öğrencilere ciddi şekilde şiddet uygulandığı söylenmişti. Biz oraya gittiğimizde sadece kendi müvekkilimiz değil diğer çocuklarla da görüşüp kendilerine hukuki destek vereceğimizi söyledik. “Çocukların ayakkabısı yoktu ve hastaydılar” Çok daha enteresan bir şey olmuştu. Çocuklar geldiklerinde bir kısmının ayakkabıları yoktu. Yalın ayak kalmışlardı. Elbiseleri ıslaktı ve gerçekten tedirgindiler. Korku içindeydiler. Devletin bu ceberrut yüzüyle ilk kez karşılaşmışlardı. Belki de hayatlarında ilk kez eyleme katılmışlardı. Avukatları gördükleri zaman gerçekten çok mutlu oldular. Yani umutlandılar. Belki anne babalarını görseler bu kadar mutlu olmazlardı. Şöyle bir şey çok dikkatimi çekti. Genç çocuklar tutuklanmış, gözaltına alınmıştı ve onlara yardım edenler onların yaşında meslektaşlarımızdı. Bir de bunun dışında çeşitli üniversitedeki öğrenciler, çocuklara vermek üzere kendi olanaklarıyla eşyalar, ayakkabılar getirmişlerdi. Gece soğuk olur diye battaniye getirmişlerdi. Gerçekten çok ilginç bir yardımlaşma vardı. “Çoğu ağlıyordu” Çocukları görmek istediğimiz zaman geniş bir avluda görüşmeye aldılar. İhtiyaçları olan eşyaları alabileceklerini söyledik. Çoğu battaniye almıştı. Eren’in ayakkabısı yoktu. Ayakkabısını eylemlerde düşürmüş ya da ayağından çıkmış ve sonrasında da almasına izin verilmemiş. Diğer öğrencilerin getirdiği ayakkabılardan birini seçerek kendisine verdik. Bu şekilde görüşmemizi tamamladık. Çocukların çoğu yaşları küçük oldukları için ağlıyorlardı. Bunun geçici bir süreç olduğunu ve bu olayları yarın öbür gün hatırladıklarında kendileri için bir zafer madalyası olarak taşıyacaklarını, çocuklarına övgüyle anlatacakları bir hikaye olduğunu, kendilerinin bir suç işlemediğini, tamamen demokratik haklarını kullandıklarını ifade ettik. Çocukların çoğu bunun bilincindeydi ama genel durumları çok kötüydü. “Karar yüzlerine okununca gerçekten çok üzüldüler, yıkıldılar, ağlayanlar oldu” Tutuklama için mahkemelere sevk edildiklerinde çocukların endişesi daha da artmıştı. Çünkü artık gerçekten de adliye ile karşılaşmışlardı. O aşamada Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri, avukatlar, çocukların aileleri de gelmişti ancak, çocukların bu kişilerle teması mümkün değildi. Fakat yine de kendilerine adil davranılacağı umudu vardı. Tahliye edilmeyi bekliyorlardı. Birçoğu sınavlarının olduğunu ifade etmişti. Bunların geçerli sebep olacağını düşünüyorlardı. Onlara şunu söyledik: ‘Bu yargılamalar gerçekten adil yapılan yargılamalar değil.’ Ne kadar büyük bir acıdır bir hukukçunun, hele bizim gibi belli dönemleri yaş

Nis 8, 2025 - 17:50
 0  243
Tutuklu gençlerden Eren Cem Doğan’ın avukatı: Ailesine 'Ülkemizi savunduk, Atamız bizimle gurur duyardı' diye mektup gönderdi

Haber: Zuhal ÇİLOĞLAN/Kamera: Onur DURSUN

(İSTANBUL) CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan gösterilerde çok sayıda genç gözaltına alındı, tutuklandı, gözaltında kötü muamele iddiaları gündeme geldi. O gençlerden Silivri’de tutuklu bulunan 18 yaşındaki Eren Cem Doğan’ın avukatı Yusuf Eycan, ANKA'ya konuştu. "Çocukların çoğu rahatsızlar. Görüşmeye gitiğimizde çoğu soğuktan ve kıyafetlerinin ıslak olması nedeniyle üşütmüşlerdi. Ayakkabıları yoktu" diyen Eycan, "Bütün çocuklar yaptıkları hareketin kendilerinin demokratik, anayasal hakları olduğunu ve otokratik bir sisteme karşı özgürlüğü savunduklarını söylediler. Eren ailesine 'Ülkemizi savunduk, Atamız bizimle gurur duyardı' diye mektup göndermiş" ifadelerini kullandı.

19 Mart Operasyonunun ardından yüzbinlerce kişi İmamoğlu başta olmak üzere seçilmiş başkanların gözaltına alınmasına karşı gösteriler düzenlemişti. İstanbul'da o gösterilerle ilgili gözaltına alınan 800'e yakın kişiden 268'i tutuklandı. O gençlerden 18 yaşındaki Eren Cem Doğan'ın avukatı Yusuf Eycan, tanıklıklarını ANKA Haber ajansı'na anlattı. Eren’in üniversiteye hazırlandığını belirten Eycan, yöneltilen suçlamanın "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet" olduğunu kaydetti ve sürece ilişkin şunları aktardı:

“Tutuklama olayını 23 Mart’ta öğrendik. Öncelikle nerede olduğu konusunda bir tereddüt oluştu. Çünkü, bazı bilgilere göre Vatan Emniyet’e alındığı söylenmişti ancak, orada olmadığını öğrendik. Nerede olduğunu tespit etmemiz oldukça zordu. Daha sonra Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini öğrendik. Oraya gittiğimiz zaman ilk etapta çocuklarla görüşmemiz mümkün olmadı. Çeşitli sebeplerle görüşmemiz engelleniyordu. En son rapor almaya gittikleri bilgisi verildi. Rapor alma işleminden geç saatlerde döndüler. Döndüklerinde çocukların birçoğunun yüz ve kafa bölgesinde darptan kaynaklanan izleri vardı. Eren Cem Doğan’ın da sağ gözünde neredeyse görmesini engelleyecek şekilde ödem ve şişlik vardı. Oradaki emniyet yetkililerine sorduğumuzda alınma işlemlerinin çevik kuvvet tarafında yapıldığını daha sonra kendilerine teslim edildiğini açıkladılar. Darpla ilgili bilgilerinin olmadığını söylediler.

“Çocuklardan birinin ayağı kırıktı”

Biz görüşmeye gittiğimizde gördük ki öğrencilerden birisinin ayağı kırılmıştı. Çocuk gerçekten çok zor şartlarda geldi. Gözaltında bulunan kız öğrencilere ciddi şekilde şiddet uygulandığı söylenmişti. Biz oraya gittiğimizde sadece kendi müvekkilimiz değil diğer çocuklarla da görüşüp kendilerine hukuki destek vereceğimizi söyledik.

“Çocukların ayakkabısı yoktu ve hastaydılar”

Çok daha enteresan bir şey olmuştu. Çocuklar geldiklerinde bir kısmının ayakkabıları yoktu. Yalın ayak kalmışlardı. Elbiseleri ıslaktı ve gerçekten tedirgindiler. Korku içindeydiler. Devletin bu ceberrut yüzüyle ilk kez karşılaşmışlardı. Belki de hayatlarında ilk kez eyleme katılmışlardı. Avukatları gördükleri zaman gerçekten çok mutlu oldular. Yani umutlandılar. Belki anne babalarını görseler bu kadar mutlu olmazlardı. Şöyle bir şey çok dikkatimi çekti. Genç çocuklar tutuklanmış, gözaltına alınmıştı ve onlara yardım edenler onların yaşında meslektaşlarımızdı. Bir de bunun dışında çeşitli üniversitedeki öğrenciler, çocuklara vermek üzere kendi olanaklarıyla eşyalar, ayakkabılar getirmişlerdi. Gece soğuk olur diye battaniye getirmişlerdi. Gerçekten çok ilginç bir yardımlaşma vardı.

“Çoğu ağlıyordu”

Çocukları görmek istediğimiz zaman geniş bir avluda görüşmeye aldılar. İhtiyaçları olan eşyaları alabileceklerini söyledik. Çoğu battaniye almıştı. Eren’in ayakkabısı yoktu. Ayakkabısını eylemlerde düşürmüş ya da ayağından çıkmış ve sonrasında da almasına izin verilmemiş. Diğer öğrencilerin getirdiği ayakkabılardan birini seçerek kendisine verdik. Bu şekilde görüşmemizi tamamladık. Çocukların çoğu yaşları küçük oldukları için ağlıyorlardı. Bunun geçici bir süreç olduğunu ve bu olayları yarın öbür gün hatırladıklarında kendileri için bir zafer madalyası olarak taşıyacaklarını, çocuklarına övgüyle anlatacakları bir hikaye olduğunu, kendilerinin bir suç işlemediğini, tamamen demokratik haklarını kullandıklarını ifade ettik. Çocukların çoğu bunun bilincindeydi ama genel durumları çok kötüydü.

Karar yüzlerine okununca gerçekten çok üzüldüler, yıkıldılar, ağlayanlar oldu

Tutuklama için mahkemelere sevk edildiklerinde çocukların endişesi daha da artmıştı. Çünkü artık gerçekten de adliye ile karşılaşmışlardı. O aşamada Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri, avukatlar, çocukların aileleri de gelmişti ancak, çocukların bu kişilerle teması mümkün değildi. Fakat yine de kendilerine adil davranılacağı umudu vardı. Tahliye edilmeyi bekliyorlardı. Birçoğu sınavlarının olduğunu ifade etmişti. Bunların geçerli sebep olacağını düşünüyorlardı. Onlara şunu söyledik: ‘Bu yargılamalar gerçekten adil yapılan yargılamalar değil.’ Ne kadar büyük bir acıdır bir hukukçunun, hele bizim gibi belli dönemleri yaşamış hukukçuların, böyle bir şey söylemek zorunda bırakıldık. Çocuklara tahliye beklememelerini büyük ihtimalle tutuklanacaklarını ve daha sonra yapılacak yargılamada da beraat edeceklerini ancak, bu dönemi bu şekilde geçirmeleri gerektiğini, bu aşamaların hukuki değil siyasi olduğunu söyledik. Ancak, hakimliklerde büyük oranda tutuklandılar. Karar yüzlerine okununca gerçekten çok üzüldüler, yıkıldılar, ağlayanlar oldu.

“Öğrencilerden babası 20 gün önce vefat eden vardı, mahkeme dikkate almadı”

Bir tanesi çok enteresandı. O da üniversite öğrencisiydi. Avukatları da savunma yaparken babasının 20 gün önce vefat ettiğini, evde başka kimsenin olmadığını söylemişlerdi. Gerçekten biz orada ne olursa olsun hakimlerin  insani yönünün olduğunu düşünüyorduk, umut ediyorduk. Evin tek çocuğu olması, babasını 20 gün önce kaybetmiş olması kesinlikle mahkemece dikkate alınmadı ve o çocuk da tutuklandı."

“Eren ailesine yazdığı mektupta Atatürk'ün kendilerini görse gurur duyacağını’ ifade etmiş”

Yusuf Eycan, Eren'in ailesine gönderdiği mektuptaki bazı mesajları da anlattı. Avukat Eycan'ın, Atatürk'ün kendileriyle gurur duyacağını belirten Eren'le ilgili diğer anlatımları ise şu şekilde:

"Ailelerin bir kısmı çocukları ile görüşemedi. Benim müvekkilimin babası tarafından yatırılan paralar kendisine verilmeden Silivri'ye gönderildi. Silivri'deki paraların henüz nakil edilmemiş olmasından dolayı ailesiyle temas kuramadı. Çocukların çoğu rahatsızlar. Biz görüşmeye gitiğimizde çoğu soğuktan ve kıyafetlerinin ıslak olması nedeniyle üşütmüşlerdi. Ayakkabıları yoktu. Gerekli tedaviyi de görmediler. Gerçi gerekli olan revir haklarının verildiği söyleniyordu ama çocuklara sorduğumuzda işlerin çok ağır gittiğini ve mağdur olduklarını ifade ettiler. Ancak, şunu söyleyebilirim ki benim müvekkilim de dahil, bütün çocuklar yaptıkları hareketin kendilerinin demokratik, anayasal hakları olduğunu ve otokratik bir sisteme karşı başkaldırdıklarını, haklarını istediklerini ve özgürlüğü savunduklarını söylediler. Hiçbiri tesadüfen oraya gitmemişti. Hepsi mevcut olan sistemden, özellikle Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasından, süregelen anti-demokratik müdahalelerden  rahatsızlıklarını ifade etmişlerdi. Eren ailesine yazdığı mektupta ‘Atatürk'ün kendilerini görse gurur duyacağını’ ifade etmiş.

“Uygulanan şiddetin artık işkence derecesine ulaştığının görülmesini istemiyorlardı

Özellikle çok darp edilen, yara izi çok fazla olan ve işte ayağı, kolu kırılanların tutuklanmayıp serbest bırakıldığını gördük. Yani hiç mahkemeye çıkarılmadan savcılık aşamasında serbest bırakıldılar. Orada uygulanan şiddetin artık işkence derecesine ulaştığının görülmesini istemiyorlardı. Çocuklarla konuştuğumuz zaman, doktorlarla görüşme yaparken bir kısım emniyet ve kolluk görevlilerinin içeriye girmek istediklerini, çocuklara kendi vücutlarındaki iz ve darplar sebebiyle şikayetçi olmamalarını, buradan bir şey çıkmayacağını, başlarına bela alacağını söyleyerek yıldırmaya çalışmışlar. Biz de avukat arkadaşlarla bu konuyla ilgili şikayetçi olduk. Ancak, şöyle bir problem var. Çevik kuvvetin o gün numaraları olmadığı için tespit etmek mümkün olmayacak. Bu konuda tecrübelerimiz de olduğu için biliyoruz ki kolluk kuvvetleri ölçülü güç kullanarak etkisiz hale getirdiklerini söyleyecekler. Böyle bir şey olup olmadığı varsa kamera kayıtlarında ortaya çıkacaktır.

“Hakimler ‘Biz de emir kuluyuz.’ der gibiydiler

Bizim katıldığımız sorgulardaki dosyanın hiçbirinde müvekkillerimizin burada barışçıl olmayan, silahlı veyahut da güç kullanan ya da kamu malına zarar verici hiçbir eylem tespiti yoktu. Bize dosyada hiçbir delil gösterilmedi. Ne yazık ki şunu ifade etmek isterim ki hakimler, meslektaşlarımızın savunmalarını dahi dinlemiyorlardı. Başları yerdeydi. Yani bunu söylemek de istemiyorum, çok da hicap duyuyorum ama adeta ‘Bizim elimizden bir şey gelmiyor, biz de emir kuluyuz.’ der gibiydiler. Ne yazık ki bu dosyalarda bağımsız ve tarafsız yargı görmedik. Dosyalarda genel hatlarıyla tutuklamayı gerektirir hiçbir somut veri yoktu. Çünkü, ceza yargılanmasında tutuklama en son tedbirdir. Başka bir yöntem yetersiz kaldığı zaman tutuklama yapılır. Ancak, burada çocukların çoğu sabıkasızdı. Geçmişte hiçbir sabıkalar yoktu. Yerleri belliydi, adresleri belliydi, okulları belliydi. Ayrıca hiçbir suç işlememişlerdi. Buna rağmen tutuklandılar. Bence o gün sadece çocuklar değil, bizim hukuk sistemimiz de demokrasimiz de çok büyük yara almış.

Normal şartlarda bir ay içerisinde bütün iddianamelerin hazırlanması mümkün

İddianame aşamasındaki aşamasındaki yetkili savcıdır. Ancak gerekli olan delilleri hazırlayacak olan kolluktur. Ayrıntılı ve teknik bir delil de bulunmamaktadır. Eğer bulabilirlerse MOBESE, kamera kayıtlarını koyacaklarını düşünüyorum. Bunun dışında aslında çok da araştırılacak bir şey yok... 

“Kız çocuklarının kafasına kasklarla vurmuşlar”

Oradaki avukat arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz kadarıyla erkek çevik kuvvet, kolluk görevlileri kadın göstericilere çok sert şekilde davranmış. Kız çocuklarının kafalarına kendi kasklarıyla vurmuşlar. Özel bölgelerine dokunmak suretiyle cinsel taciz eylemlerinin de olduğunu duyduk. Bunlar sistematik bir şekilde değil ama bu tip aşağılık, iğrenç olayların da olduğunu çocukların ifadelerinde gördük.”