Turhan Çömez: "Kobani denen terör örgütünün Suriye’deki başı, Güvenpark'taki katliamı yapan PYD unsurlarının başı kırmızı bültenle aranıyor"
(ANKARA) - İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, "Türkiye’de bu anlaşmayı öven arkadaşlara da bir mesajım var. İçişleri Bakanlığı’nın kendi sitesinde Kobani denen terör örgütünün Suriye’deki başı, Güvenpark'taki katliamı yapan PYD unsurlarının başı kırmızı bültenle aranıyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türk milletini bu hale düşürmeye hiç kimsenin hakkı yok" dedi. İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, TBMM’de gündeme dair basın toplantısı düzenledi. İktidarın yeni sürecini değerlendiren ve MHP Lideri Bahçeli’nin PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a yönelik “PKK’nın kurucu önderi” ifadesini eleştiren Çömez, 13 Mart 2016'da Kızılay’da otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen ve 36 kişinin hayatını kaybettiği Güvenpark saldırısının yıldönümünü olduğunu hatırlattı ve şu ifadeleri kullandı: "Güvenpark'ta bombalı saldırıda 36 vatandaşımız şehit oldu. Bunlar içerisinde 4 çocuk vardı. 6 aylık hamile bir kadın vardı. 36 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin yanı sıra yine 32’si çocuk 344 kişi yaralandı. Bu alçak saldırının ardından İçişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı ve bu açıklamada çok net bir şekilde saldırının arkasında PKK’nın ve PKK üyesi olarak PYD’ye katılmış unsurların olduğunu söyledi, İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması. Bugün geldiğimiz noktada bu alçak örgütün, 50 bin canımıza mal olmuş, gençlerin katletmiş, askerleri, polisleri, öğretmenleri, sivil vatandaşları katletmiş, anneleri ağlatmış, bu ülkenin canını yakmış bu alçak örgütün bir pazarlık konusu yapıldığını görüyoruz. Ve maalesef ucu dışarıda, yuları emperyallerin ellerinde, yıllarca bu ülkeyi kana bulamış eli kanlı terör örgütünden bir barış güvercini çıkartmaya çalışıyorlar. Ve terörist başı İmralı canisini sanki bir bilge adam gibi sunmaya çalışıyorlar. Bu ülkenin Milli Savunma Bakanı terör örgütüne, terör örgütü diyemedi. Yaptığı açıklamada sadece örgüt diyebildi. Şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatan toprağının milli iradesinin temsil edildiği bu yüce çatı altında bazı siyasi partiler bu alçak örgütü kutsadılar ve bu örgütün ele başına kimileri ‘Halk önderi’ dedi, kimileri de ‘kurucu önderlik’ dedi. Bugün Parlamentoda açıkça bu tavrı kınadım ve lanetledim. Bizim nezdimizde bu ülkeye kan kusturmuş, bu ülkenin 50 bin canına mal olmuş bu alçak terör örgütü bir terör örgütüdür ve olması gerektiği gibi bu yapıyla ve bu yapının arkasındakilerle, bu yapı ile omuz omuza olanlarla, bu yapıyla birlikte olanlarla ve bu yapıdan medet umanlarla mücadelemiz sürecektir. "Ey Erdoğan, 23 yıldır terörü bitirmek için ne yaptın bu ülkede" Başta MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, sonrasında iktidar cephesinin de katıldığı bir serüven yaşanıyor son 6 aydır. Neydi bu; önce ‘Terörist başı gelsin Mecliste konuşsun’ dendi. Ardından peki olmazsa DEM Partili bazı siyasiler İmralı’ya gitsin terörist başı ile orada konuşsun dendi ve geçtiğimiz haftalarda bu gerçekleşti. Ve nihayetinde terörist başının bir mektubu okundu. Ne acıdır ki bu ülkede koskoca devlet ya da bu ülkeyi yönetmeye çalışanlar ya da yönettiğini zannedenler terörist başından gelecek iki satır mektuba bel bağladılar. Ve ondan medet umar hale geldiler. Ne dedi terörist başı, ‘Silahları bırakın’ dedi. Örgütüne çağrı yaptı dedi ki, ‘Kongreyi toplayın, silahları bırakın’. Bu arada Erdoğan ne söyledi, bu alçak örgütü kast ederek, ‘Silahları bıraksın, silahları gömsün, gömmezse biz onu gömeriz’ dedi. O da yetmedi terör örgütü için ‘Eğer silahları bırakmazlarsa biz taş üstünde taş bırakmayız, omuz üzerinde baş bırakmayız’ dedi. Şimdi Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Ey sayın Erdoğan 23 yıldır iktidardasın, madem böyle bir gücün kudretin vardı, madem silahları gömmeyen terör örgütünü gömecek veya iraden vardı, madem taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmayacak iraden vardı niye yapmadın 23 yıldan beri. Neden yapmadın ve 23 yıldır terörü bitirmek için ne yaptın bu ülkede? Ekonomik önlemler aldın mı? Siyasi önlemler aldın mı? Diplomatik önlemler aldın mı? Hukuki önlemler aldın mı? İstihbarı, askeri önlemleri yeterince aldın mı? Almadın ve şimdi 23 yıl sonra diyorsun ki ‘Şu terör örgütünün lideri şu mektubu yazsa ne kadar iyi olur’ ve ona bel bağladın, ondan medet umar hale geldin. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletini bu hale düşürdün. Şiddetle reddediyoruz. "Problemlerin çözümü Parlamentodur" Evet bu ülkenin çok ciddi problemleri var. Bunların çözüm adresi parlamentodur. Bunların çözüm adresi millet iradesinin tecelli ettiği bu yüce çatıdır. Bu ülkede demokrasinin kurum ve kuralları işlemez hale gelmiş çözüm burasıdır. Bu ülkede hukuk devleti kimliği kaybedilmiş, hukukun üstünlüğü ayaklar altına alınmış. Çözüm burasıdır. Bu ülkede kurumlar artık yönetilemez hale gelmiş, savrulur hale gelmiş. Şeffaf değil, denetlenemez hale gelmiş. Çözüm burasıdır. Ancak çözümü terörist başının ininde arayan, Kandil’de arayan, İmralı’da arayan ve alçaktan gelecek 2-5 satıra bel bağlayanları reddediyoruz. Peki mektupta ne vardı? Bırakın silahları, kongreyi toplayın.

(ANKARA) - İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, "Türkiye’de bu anlaşmayı öven arkadaşlara da bir mesajım var. İçişleri Bakanlığı’nın kendi sitesinde Kobani denen terör örgütünün Suriye’deki başı, Güvenpark'taki katliamı yapan PYD unsurlarının başı kırmızı bültenle aranıyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türk milletini bu hale düşürmeye hiç kimsenin hakkı yok" dedi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, TBMM’de gündeme dair basın toplantısı düzenledi. İktidarın yeni sürecini değerlendiren ve MHP Lideri Bahçeli’nin PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a yönelik “PKK’nın kurucu önderi” ifadesini eleştiren Çömez, 13 Mart 2016'da Kızılay’da otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen ve 36 kişinin hayatını kaybettiği Güvenpark saldırısının yıldönümünü olduğunu hatırlattı ve şu ifadeleri kullandı:
"Güvenpark'ta bombalı saldırıda 36 vatandaşımız şehit oldu. Bunlar içerisinde 4 çocuk vardı. 6 aylık hamile bir kadın vardı. 36 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin yanı sıra yine 32’si çocuk 344 kişi yaralandı. Bu alçak saldırının ardından İçişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı ve bu açıklamada çok net bir şekilde saldırının arkasında PKK’nın ve PKK üyesi olarak PYD’ye katılmış unsurların olduğunu söyledi, İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması. Bugün geldiğimiz noktada bu alçak örgütün, 50 bin canımıza mal olmuş, gençlerin katletmiş, askerleri, polisleri, öğretmenleri, sivil vatandaşları katletmiş, anneleri ağlatmış, bu ülkenin canını yakmış bu alçak örgütün bir pazarlık konusu yapıldığını görüyoruz. Ve maalesef ucu dışarıda, yuları emperyallerin ellerinde, yıllarca bu ülkeyi kana bulamış eli kanlı terör örgütünden bir barış güvercini çıkartmaya çalışıyorlar. Ve terörist başı İmralı canisini sanki bir bilge adam gibi sunmaya çalışıyorlar.
Bu ülkenin Milli Savunma Bakanı terör örgütüne, terör örgütü diyemedi. Yaptığı açıklamada sadece örgüt diyebildi. Şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatan toprağının milli iradesinin temsil edildiği bu yüce çatı altında bazı siyasi partiler bu alçak örgütü kutsadılar ve bu örgütün ele başına kimileri ‘Halk önderi’ dedi, kimileri de ‘kurucu önderlik’ dedi. Bugün Parlamentoda açıkça bu tavrı kınadım ve lanetledim. Bizim nezdimizde bu ülkeye kan kusturmuş, bu ülkenin 50 bin canına mal olmuş bu alçak terör örgütü bir terör örgütüdür ve olması gerektiği gibi bu yapıyla ve bu yapının arkasındakilerle, bu yapı ile omuz omuza olanlarla, bu yapıyla birlikte olanlarla ve bu yapıdan medet umanlarla mücadelemiz sürecektir.
"Ey Erdoğan, 23 yıldır terörü bitirmek için ne yaptın bu ülkede"
Başta MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, sonrasında iktidar cephesinin de katıldığı bir serüven yaşanıyor son 6 aydır. Neydi bu; önce ‘Terörist başı gelsin Mecliste konuşsun’ dendi. Ardından peki olmazsa DEM Partili bazı siyasiler İmralı’ya gitsin terörist başı ile orada konuşsun dendi ve geçtiğimiz haftalarda bu gerçekleşti. Ve nihayetinde terörist başının bir mektubu okundu. Ne acıdır ki bu ülkede koskoca devlet ya da bu ülkeyi yönetmeye çalışanlar ya da yönettiğini zannedenler terörist başından gelecek iki satır mektuba bel bağladılar. Ve ondan medet umar hale geldiler. Ne dedi terörist başı, ‘Silahları bırakın’ dedi. Örgütüne çağrı yaptı dedi ki, ‘Kongreyi toplayın, silahları bırakın’. Bu arada Erdoğan ne söyledi, bu alçak örgütü kast ederek, ‘Silahları bıraksın, silahları gömsün, gömmezse biz onu gömeriz’ dedi. O da yetmedi terör örgütü için ‘Eğer silahları bırakmazlarsa biz taş üstünde taş bırakmayız, omuz üzerinde baş bırakmayız’ dedi. Şimdi Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Ey sayın Erdoğan 23 yıldır iktidardasın, madem böyle bir gücün kudretin vardı, madem silahları gömmeyen terör örgütünü gömecek veya iraden vardı, madem taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmayacak iraden vardı niye yapmadın 23 yıldan beri. Neden yapmadın ve 23 yıldır terörü bitirmek için ne yaptın bu ülkede? Ekonomik önlemler aldın mı? Siyasi önlemler aldın mı? Diplomatik önlemler aldın mı? Hukuki önlemler aldın mı? İstihbarı, askeri önlemleri yeterince aldın mı? Almadın ve şimdi 23 yıl sonra diyorsun ki ‘Şu terör örgütünün lideri şu mektubu yazsa ne kadar iyi olur’ ve ona bel bağladın, ondan medet umar hale geldin. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletini bu hale düşürdün. Şiddetle reddediyoruz.
"Problemlerin çözümü Parlamentodur"
Evet bu ülkenin çok ciddi problemleri var. Bunların çözüm adresi parlamentodur. Bunların çözüm adresi millet iradesinin tecelli ettiği bu yüce çatıdır. Bu ülkede demokrasinin kurum ve kuralları işlemez hale gelmiş çözüm burasıdır. Bu ülkede hukuk devleti kimliği kaybedilmiş, hukukun üstünlüğü ayaklar altına alınmış. Çözüm burasıdır. Bu ülkede kurumlar artık yönetilemez hale gelmiş, savrulur hale gelmiş. Şeffaf değil, denetlenemez hale gelmiş. Çözüm burasıdır. Ancak çözümü terörist başının ininde arayan, Kandil’de arayan, İmralı’da arayan ve alçaktan gelecek 2-5 satıra bel bağlayanları reddediyoruz. Peki mektupta ne vardı? Bırakın silahları, kongreyi toplayın. Ama ardından dedi ki Sayın Önder ‘Bir notu var, Abdullah Öcalan’ın’. Terörist başını kast ederek; ‘Demokratik siyaset olsun ve hukuki düzen oluşturulsun’. Bir de baktık ki DEM Parti’nin eş genel başkanı aynı söyleme devam ediyor. Sonra Kandil’den, teröristlerin yuvalandığı inden bir açıklama geldi. Aynı şeyi onlar da tekrar etti. Ve Abdullah Öcalan, terörist başını kast ederek, ‘Kongremize katılsın veya kongremizi yönetsin’.
Şimdi soruyorum madem koşulsuz silahlar bırakılacaktı, bunlar da neyin nesi? Bize bunların açıklamasını gelin parlamentoda yapın. Hukuki düzenlemeden kastınız ne, anayasa 1,2,3,4, 42 ve 66 ve anayasanın giriş kısmında orada Anayasanın ruhunu yansıtan maddeler mi? Bunlarla mı derdiniz? Bunlarla mı zorunuz? Yoksa bunları olabildiğince değiştirip Türkiye’nin ilerleyen yıllarda Büyük Ortadoğu Projesi’nin devamı niteliğinde bölünmesine zemin hazırlayacak adım mı atmak istiyorsunuz? Bu mudur derdiniz ya da 4-5 bin civarında şu anda cezaevinde bulunan bu eli kanlı teröristlerin affedilmesi için TCK 302, 309, 312 ve İnfaz Yasası’nı değiştirmek mi istiyorsunuz? Nedir deriniz bütün bunları söyleyin.
"Amerika’nın istediği Büyük Ortadoğu Projesinin ikinci aşaması olan Suriye onun istediği gibi dizayn edilsin"
Ebetteki bu ülkenin dertleri, problemleri var ve bu problemlerin çözümünün adresi Parlamentodur dedik ve defalarca söyledik. Ama sizin derdiniz başka. Sizin derdiniz Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi niteliğinde devam eden taleplerini karşılamak. Sayın Erdoğan’ın derdi koltuk. Erdoğan diyor ki; ‘Aman ne olur ya bizim istediğimiz 2027’nin son baharında erken seçime gidelim veyahut Anayasa 101’i değiştirelim. Bunun için ben elim mahkum DEM’den yardım isteyeceğim’ onun derdi o. DEM Parti’nin beklentilerini saydım, Anayasa 1,2,3,4, 42,66 maddeleri, Anayasanın giriş bölümündeki Anayasanın ruhu, TCK’nın bazı maddeleri ve Ceza İnfaz Kanunu. Bunlar değişsin istiyor ama bir de bu işin arkasında Büyük Ortadoğu Projesi’nin mimarları var. Bu projeyi yöneten, koordine edenler var. Irak’ta diyordu ya Sayın Erdoğan, ‘Büyük Ortadoğu Projesinde bizim bir rolümüz var, bir görevimiz var’ diyordu, ‘Ben bu projenin eş başkanlarından birisiyim’ diyordu kayıtlarda. O dönemde ben de milletvekiliydim, bizim de bulunduğumuz toplantılarda sayın Erdoğan bunu ifade etti. Şimdide diyor ki, ‘Suriye’de bizim bir misyonumuz var’. ‘Sözü’ İngilizceye çevirmiş ‘Görevi’ ‘Misyon’ olarak İngilizce kullanmaya başlamış. Aynı şey devam ediyor. Peki Amerika ne istiyor? Amerika’nın istediği Büyük Ortadoğu Projesinin ikinci aşaması olan Suriye onun istediği gibi dizayn edilsin. Sonra, sonra İran. E peki ondan sonra? Ondan sonra da hedef Türkiye. Bunu tarihe not düşmek için bir kaç kere söyledim. Bir kere daha Parlamento çatısı altında ifade ediyorum. Peki Sayın Erdoğan defalarca söyledi, ‘Suriye’de kaderi biz tayin ediyoruz, Suriye’nin istikbalini biz belirliyoruz, masadayız, oyunu biz kuruyoruz ve Suriye fatihi biziz’. Erdoğan hep bunu söyledi bugüne kadar. Peki ne oldu o günden bugüne kadar? Baktığımızda Kasiyun Dağına gitti Dışişleri Bakanı. Şam’ın ışıklı bir meltem akşamında orada bir çay içti. Başka? Milli İstihbarat Teşkilatımızın Başkanı gitti Emevi Caminde iki rekat namaz kıldı. Peki başka, Gaziantep Belediye Başkanı götürdü halıları serdi. En sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veliahttı veya mahdumu yine Dışişleri Bakanlığından gelen bir talimat yazısı ile tam 22 tane çakarlı araç 4 vilayetten oluşturulmuş bir konvoyla Şam’ın yolunu tuttu. Bütün bunlar. Erdoğan’ın ‘Bölgeyi biz dizayn ediyoruz’ dediği netice bu.
"Bölgedeki en büyük kazanım İsrail’in ve Amerika’nın"
Peki İsrail ne yaptı? İsrail önce HTŞ’nin veya Kolani’nin hakim olduğu bölgeleri bombaladı, binden fazla hava saldırısı gerçekleşti. Ve oradan kullanılabilir durumda olan bütün silahlar Fırat’ın doğusuna PKK/PYD’nin hakim olduğu bölgelere geçti. Peki başka ne oldu? Suriye’nin güneyini yani Dürzilerin olduğu bölgeyi işgal etti. Ve dediki Kolani’ye ‘Buralara dokunma, buraların kontrolü bende’. Çünkü oradan kuzeye doğru oradan da doğuya doğru uzanacak bir koridorla Süleymaniye’den, Erbil’den kalkan bir aracın hiçbir engelle karşılaşmadan Akdeniz’e ulaşabilme imkanı tanıyan bir ‘Davut Koridorunu’ oluşturdu. Başka ne yaptı, Şam’ın dibine kadar geldi. Golan tepelerini işgal etti, yerleşimciler şu anda orada inşaat hazırlıkları yapıyorlar. Onun ötesinde hemen bu bölgenin kuzeyinde Hermon Dağını işgal etti, yine oradan İsrailli bakanlar poz poz resimler verdiler, ‘Artık burası bizim’ dediler. Bütün dinleme istasyonlarını, radarlarını her şeylerini kurdular. Bütün bunlara baktığımızda bölgedeki en büyük kazanım İsrail’in ve Amerika’nın. Ve bölge dizayn ediliyor. Peki bizim kazanımımız ne? Herhalde MİT Başkanının iki rekat namazdan kazanmış olduğu sevap.
"Çocuklarını okullara taşıyamayan iktidar, gitti oraya 825 okul yaptı"
Ve en son Kobani ile Colani bir anlaşma imzaladı. Bizimkilerin haberi yok ve bilgisi de yok. Amerikalı Centcom Komutanı geldi, pazarlıklar yapıldı, Amerikan Skorsky helikopterleriyle Kobani alındı, götürüldü Şam’a orada Colani ile masaya oturdular ve bir imza atıldı. Artık Irak’ın bölüme senaryosu veya seramonisi start vermiştir. O maddeleri uzun uzun tartışmayacağım. Fakat orada çok önemli bazı hükümler var. Önce şunun altını çizeyim ben hiç kimsenin vatanından, evinden, yurdundan edinmesini onaylayamam ve kabul edemem. Ama Suriye’de yaşanan gelişmelerin ardından özellikle Afrin bölgesinden bazı Kürtlerin yerlerinden edildiğini ve oralarda yeni yapıların oluştuğunu biliyoruz. Şimdi bu anlaşmayla beraber göç ettirilen bir çok Kürt eski yerine dönecek. Buna itirazımız yok. Ama bizim bu noktada sormamız gereken soru şu, bu söyleyeceğim rakamların hepsi iktidar cephesi tarafından yetkililerce konuşuluş ve zikredilmiş rakamlar. 120 bin konut yapıldı. Bu konutlar yapılırken ısrarla söyledik, ‘Aynen Irak’taki senaryo yaşanıyor’ dedik. Irak’ta Türkmenlerin demografik yapısı bozuldu, oralar Kürtlere tahsis edildi. Önce briket evler yapıldı birçok senaryo sanki paket gibi alındı şu anda Suriye’de uygulanıyor. Ve Suriye’ye biz kendi paramızla tam 120 bin konut yaptık. Başka ne yaptık, tam 825 okul yaptık. Kendi okullarının tuvaletlerine sabun koyamayan, çocuklarını okullara taşıyamayan iktidar, gitti oraya 825 okul yaptı. Başka hastaneler yaptık, sağlık merkezleri yaptık, devlet kurumları yaptık. Tıp fakültesi kurduk. Bütün bunlar bu fakirlik içerisinde, sefalet içerisinde yaşayan milletin paralarıyla vergileriyle yapıldı. Şimdi soruyorum iktidara; bütün bu yaptığınız yatırımlar yani diyordunuz ya ‘Biz bunları Suriye’ye geri dönecek olan kardeşlerimiz için yapıyoruz. Onlar muhacir biz ensar. İşte bunun için yardım yapıyoruz, geri dönecekler’... Ey iktidar mensupları, Sayın Erdoğan, Sayın Dışişleri Bakanı, Sayın İçişleri Bakanı, Sayın MİT Başkanı kimse sorumlusu... Bu projeyi alkışlayan, millete anlatan, bu kadar yatırım yaparken paraları boca eden, tabii ihaleleri falan hiç konuşmuyorum kimlere nasıl verildi onları tartışmıyorum. Milyarca liralık yatırımlar yapıldı şimdi diyorlar ki buraları terk edeceksin. İktidardakilerin bunu çok net açıklayıcı bir izahatte bulunması lazım."
"Türk milletini bu hale düşürmeye hiç kimsenin hakkı yok"
Suriye’deki anlaşmaya ilişkin Çömez, "Türkiye’de bu anlaşmayı öven arkadaşlara da bir mesajım var. İçişleri Bakanlığı’nın kendi sitesinde Kobani denen terör örgütünün Suriye’deki başı, Güvenpark'taki katliamı yapan PYD unsurlarının başı kırmızı bültenle aranıyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türk milletini bu hale düşürmeye hiç kimsenin hakkı yok" diye ekledi.