Serap Yazıcı Özbudun: "Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri adaletin tecelli edememesidir"
(TBMM) - Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, TBMM Genel Kurulu'nda; "Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri adaletin tecelli edememesidir, hukuksuzluktur ve hukukun tam anlamıyla göz ardı edilmesidir ama tabii bu, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle düzelecek bir sorun değildir" dedi. TBMM Genel Kurulu'nda 9. Yargı Paketi olarak bilinen ve kadınların sadece kendi soyadlarını kullanmalarına engel getiren düzenlemelerin de içinde yer aldığı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’n 4. maddesine ilişkin söz alan Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Türkiye'de adaletin tecelli edememesi, hukuksuzluk gibi sorunların bu kanun hükümleriyle düzelmeyeceğine dikkati çekerek şunları söyledi: "Kanun teklifiyle sözüm ona hukuk mesleğinin icrasındaki kalite sorununu çözmeye çalışan, kaliteyi yükseltmeyi amaçlayan bir hükme yer verildiğini anlıyorum. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri gerçekten adaletin tecelli edememesidir, hukuksuzluktur ve hukukun tam anlamıyla göz ardı edilmesidir ama tabii bu, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle düzelecek bir sorun değildir çünkü rakamsal veriler gerçekten vahim bir tabloya işaret etmektedir. Bugün, Türkiye'de, 9’u Kıbrıs’ta olmak kaydıyla 92 hukuk fakültesi vardır, 76 bin küsur öğrenci bu fakültelere kayıtlıdır. Dolayısıyla, bütün bu fakültelerin zaten hukuk mesleğinin kalitesine uygun akademik kadroya sahip olmaları imkânsızdır. Yirmi yıldan beri süregelen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri köşe başına üniversite açtılar ve bu üniversitelerde gençlere hayal sattılar. Doğru dürüst öğretim kadrosu olmadan, kütüphane imkânı, laboratuvarı olmadan öğrencilere pul değerinde diploma verdiler. Şimdi o diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Böylece öğrenciler kâbus geçiriyorlar. Herkese hayal ürünü olan ve piyasada hiçbir karşılığı olmayan diploma satmak yerine, toplumun ihtiyacı olan üretim alanlarında ara meslek elemanlarını yetiştirecek tedbirlere başvurmak gerekir. Aksi hâlde, Türkiye'nin adalet sorunu, hukuksuzluk sorunu devam eder, gider. Tabii, buna sağlıkla ilgili bütün fakültelerin de problemlerinin aynı durumda olduğunu eklememiz gerekiyor. Buna benzer yüzlerce madde de kabul edilse Türkiye'de adalet sorunu çözülmez, Türkiye'de hukuksuzluk sorunu çözülmez." "Ülke olarak bir uçurumdan düşüyoruz, çürüyoruz" Kanun teklifinde yer alan maddelerin büyük çoğunluğunun Anayasa'ya aykırı olarak düzenlendiğini belirten İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, şöyle konuştu: "Paketle getirilen düzenlemeler vatandaşlarımızın beklentilerini karşılamayan, yargının sorunlarını çözmeyen, iktidarın ihtiyacı olan düzenlemeleri yapan ve apar topar geçirilmeye çalışılan, sorunları gidermekten ziyade Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları ile doğan boşlukları kapatmaya yöneliktir. Hâl böyleyken bile getirilen maddelerin büyük çoğunluğu Anayasa'ya aykırı olarak düzenlenmiştir. Yargı, toplumun adalete olan inancının teminatıdır ancak ne yazık ki Türk yargısı bağımsızlığını büyük oranda kaybetmiş, siyasi iradenin ve ortaklarının güdümüne girmiştir. Keyfî uygulamalar, siyasi müdahaleler ve liyakatsiz atamalar, yargıyı esir almış durumdadır. Adalet terazisinin dengesi bozulmuştur. Terazinin bozulan dengesi devletin ayarlarını da milletin hayatını da yok etmek üzeredir. Şiddet, cinnet ve vahşetle toplum uçurumun eşiğine gelir. Sürecin son aşaması ise toplumsal çürümedir, maalesef ülke olarak bir uçurumdan düşüyoruz, çürüyoruz. Bu ülkede artık şiddetin, cinnetin haber değeri bile yok." "Hangi Devlet'e inanacağız?" Muhalefet partilerinin belediyelerine kayyum atanmasını ve MHP Genel Başkanı'nın yeni çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklamaları eleştiren CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu, kayyum uygulamasına ilişkin; "Bu ülkede ve demokraside halkın iradesi göz ardı edilerek şer ortakların kendi siyasi ikballeri için, darbe hukukunu uygulayarak yani hukuku askıya alarak belediyelere kayyum atamaları asla kabul edilemez. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarını uydurma gerekçelerle görevden almak, haksız yere tutuklamak ve onların yerine kayyum atamak hukukla, insanlıkla, vicdanla ve demokrasiyle asla bağdaşamaz. Yine, uydurma gerekçelerle siyasi rakip olarak gördüğünüz siyasetçileri yargı eliyle siyaset dışına itmeye çalışmak en hafif deyimle ahmaklıktır" şeklinde konuştu. Mullaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bütün bu hukuk katliamlarının tek nedeninin Erdoğan’ı seçtirmek olduğu ortakların küçüğü tarafından açıkça itiraf edilmiştir. Daha önce, İstanbul seçimlerini kazanmak için kırmızı bültenle aranan birisini getirip İmralı’dan gelen mektubu TRT 1’de okutanlar, şimdi büyük bir bilgelikle mektubu yazan kişiyi Meclis'e getirmekten bahsetmeye başlamışlardır. Şimdi biz hangi Devlet'e inanacağız 'Erdoğan’dan asla Cumhurbaşkanı olmaz' diyene mi, yoksa 'Bütün memlekette Erdoğan dışında adam yok, o nedenle Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı olmalı' diyen Devlet’e mi, meydanlarda ip atan Devlet’e mi, yoksa İmralı’yı Meclis'e çağırarak ipi a
(TBMM) - Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, TBMM Genel Kurulu'nda; "Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri adaletin tecelli edememesidir, hukuksuzluktur ve hukukun tam anlamıyla göz ardı edilmesidir ama tabii bu, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle düzelecek bir sorun değildir" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 9. Yargı Paketi olarak bilinen ve kadınların sadece kendi soyadlarını kullanmalarına engel getiren düzenlemelerin de içinde yer aldığı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’n 4. maddesine ilişkin söz alan Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Türkiye'de adaletin tecelli edememesi, hukuksuzluk gibi sorunların bu kanun hükümleriyle düzelmeyeceğine dikkati çekerek şunları söyledi:
"Kanun teklifiyle sözüm ona hukuk mesleğinin icrasındaki kalite sorununu çözmeye çalışan, kaliteyi yükseltmeyi amaçlayan bir hükme yer verildiğini anlıyorum. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri gerçekten adaletin tecelli edememesidir, hukuksuzluktur ve hukukun tam anlamıyla göz ardı edilmesidir ama tabii bu, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle düzelecek bir sorun değildir çünkü rakamsal veriler gerçekten vahim bir tabloya işaret etmektedir. Bugün, Türkiye'de, 9’u Kıbrıs’ta olmak kaydıyla 92 hukuk fakültesi vardır, 76 bin küsur öğrenci bu fakültelere kayıtlıdır. Dolayısıyla, bütün bu fakültelerin zaten hukuk mesleğinin kalitesine uygun akademik kadroya sahip olmaları imkânsızdır.
Yirmi yıldan beri süregelen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri köşe başına üniversite açtılar ve bu üniversitelerde gençlere hayal sattılar. Doğru dürüst öğretim kadrosu olmadan, kütüphane imkânı, laboratuvarı olmadan öğrencilere pul değerinde diploma verdiler. Şimdi o diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Böylece öğrenciler kâbus geçiriyorlar. Herkese hayal ürünü olan ve piyasada hiçbir karşılığı olmayan diploma satmak yerine, toplumun ihtiyacı olan üretim alanlarında ara meslek elemanlarını yetiştirecek tedbirlere başvurmak gerekir. Aksi hâlde, Türkiye'nin adalet sorunu, hukuksuzluk sorunu devam eder, gider. Tabii, buna sağlıkla ilgili bütün fakültelerin de problemlerinin aynı durumda olduğunu eklememiz gerekiyor. Buna benzer yüzlerce madde de kabul edilse Türkiye'de adalet sorunu çözülmez, Türkiye'de hukuksuzluk sorunu çözülmez."
"Ülke olarak bir uçurumdan düşüyoruz, çürüyoruz"
Kanun teklifinde yer alan maddelerin büyük çoğunluğunun Anayasa'ya aykırı olarak düzenlendiğini belirten İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, şöyle konuştu:
"Paketle getirilen düzenlemeler vatandaşlarımızın beklentilerini karşılamayan, yargının sorunlarını çözmeyen, iktidarın ihtiyacı olan düzenlemeleri yapan ve apar topar geçirilmeye çalışılan, sorunları gidermekten ziyade Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları ile doğan boşlukları kapatmaya yöneliktir. Hâl böyleyken bile getirilen maddelerin büyük çoğunluğu Anayasa'ya aykırı olarak düzenlenmiştir.
Yargı, toplumun adalete olan inancının teminatıdır ancak ne yazık ki Türk yargısı bağımsızlığını büyük oranda kaybetmiş, siyasi iradenin ve ortaklarının güdümüne girmiştir. Keyfî uygulamalar, siyasi müdahaleler ve liyakatsiz atamalar, yargıyı esir almış durumdadır. Adalet terazisinin dengesi bozulmuştur. Terazinin bozulan dengesi devletin ayarlarını da milletin hayatını da yok etmek üzeredir. Şiddet, cinnet ve vahşetle toplum uçurumun eşiğine gelir. Sürecin son aşaması ise toplumsal çürümedir, maalesef ülke olarak bir uçurumdan düşüyoruz, çürüyoruz. Bu ülkede artık şiddetin, cinnetin haber değeri bile yok."
"Hangi Devlet'e inanacağız?"
Muhalefet partilerinin belediyelerine kayyum atanmasını ve MHP Genel Başkanı'nın yeni çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklamaları eleştiren CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu, kayyum uygulamasına ilişkin; "Bu ülkede ve demokraside halkın iradesi göz ardı edilerek şer ortakların kendi siyasi ikballeri için, darbe hukukunu uygulayarak yani hukuku askıya alarak belediyelere kayyum atamaları asla kabul edilemez. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarını uydurma gerekçelerle görevden almak, haksız yere tutuklamak ve onların yerine kayyum atamak hukukla, insanlıkla, vicdanla ve demokrasiyle asla bağdaşamaz. Yine, uydurma gerekçelerle siyasi rakip olarak gördüğünüz siyasetçileri yargı eliyle siyaset dışına itmeye çalışmak en hafif deyimle ahmaklıktır" şeklinde konuştu.
Mullaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün bu hukuk katliamlarının tek nedeninin Erdoğan’ı seçtirmek olduğu ortakların küçüğü tarafından açıkça itiraf edilmiştir. Daha önce, İstanbul seçimlerini kazanmak için kırmızı bültenle aranan birisini getirip İmralı’dan gelen mektubu TRT 1’de okutanlar, şimdi büyük bir bilgelikle mektubu yazan kişiyi Meclis'e getirmekten bahsetmeye başlamışlardır. Şimdi biz hangi Devlet'e inanacağız 'Erdoğan’dan asla Cumhurbaşkanı olmaz' diyene mi, yoksa 'Bütün memlekette Erdoğan dışında adam yok, o nedenle Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı olmalı' diyen Devlet’e mi, meydanlarda ip atan Devlet’e mi, yoksa İmralı’yı Meclis'e çağırarak ipi ayağına dolayan Devlet’e mi inanacağız?"
"Hangi yargıya güveneceğiz?"
Teklifin 5. maddesine ilişkin görüşmeler sırasında söz alan CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül de kayyum uygulamasına şöyle tepki gösterdi:
"Hukuk devletinde belirli kurumlar, bazı sözcükler vardır, çok önemlidir. Bunların en önemlilerinden birisi, masumiyet karinesidir. Suçluluğu kanıtlanmamış birinin seçilme hakkı gasp edildi. Bunun dışında da halkın seçme hakkı gasp edildi. Esenyurt'ta belediye başkanı hakkında tutuklama kararı veriliyor ve belediye meclis üyeleri görevlerinden azlediliyor. Belediye meclis üyeleri ve CHP Grup Başkanvekili belediyeye sokulmuyor. Bunların belediyeye giremediği bir ülkede hukuk devleti, demokrasi, özgürlükler yoktur; anayasa ise açıkça rafa kalkmıştır.
Amaç ne? 9 tane yargı paketi. İnsan haklarının ve anayasal hak ve özgürlüklerin toplumda etkin bir şekilde kullanılması. Yaşıyor muyuz, yaşamıyoruz. AİHM'de ifade özgürlüğü konusunda en fazla dava açan bir ülke haline geldik. Nerede yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı? Yargı siyasallaşmış, saraydan talimatlı hakimlerin verdiği kararlar... Hangi yargıya güveneceğiz?"