Saadet-Gelecek grup toplantısı... Ahmet Davutoğlu: "Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum; en kötü stratejiden bile kötü olan şey kafa karışıklığıdır"
(TBMM) - Saadet - Gelecek TBMM ortak grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yeni çözüm sürecine ilişkin, "Bütün bu süreç devlet aklının ürünü mü yoksa Sayın Bahçeli'nin iyi niyetli, tek başına bir çıkışı mı, bir haftadır bunu anlamaya çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan net bir tutum görmedik. Devleti temsil makamında olan bir Cumhurbaşkanı koalisyon ortağını adres gösteremez. Çok net bir çağrıda bulunuyorum; en kötü stratejiden bile kötü olan şey kafa karışıklığıdır. Kafa karışıklığında sorun çözmez daha çok kriz yaratırsınız. Bir ulusa sesleniş yapın. Yetkili bütün kurumları toplayın. Sayın Bahçeli'nin başlattığı girişim sizin de mutabık olduğunuz bir girişimse, 'Cumhuriyet'in 100. yılında yaraları sarmaya karar verdik' deyin. Millet sizden bir ses bekliyor" dedi. Saadet-Gelecek TBMM ortak grubu toplandı. Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Ticarete devam eden iktidara sesleniyorum; sizler Filistin'den yana değilsiniz" Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan, Cumhuriyet'in 101. yılını kutlayarak başladığı konuşmasında, "Cumhuriyet, hala en kıymetli eserimizdir. Cumhuriyet'in sahibi bizzat milletin kendisidir. Onu yönetmekte olanlar milletin efendileri değil sadece birer hizmetkarlarıdır" dedi. Birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuna ihtiyaç duyulduğunu belirten Arıkan, şunları söyledi: "İsrail destekçisi yönetimler belki bugün kendilerini güvende hissedebilirler ancak milletimiz yaklaşan bu tehlikenin farkındadır. Böyle bir ölüm kalım mücadelesinde kalırsak 101 yıl önceki ruhu tekrar yakalayabilecek miyiz? Cumhurun dışlandığı bir Cumhuriyet ile 101 yıl önceki ruhu yakalamamız mümkün olmayacaktır. Yüzümüzü yeniden kardeşliğe, birlik ve beraberliğe döndürmeliyiz. Gazze'de bir yıldır öfke ve hüzünle takip ettiğimiz süreç sadece askeri bir çatışma değildir. Son dönemde yaşanan tiyatro bitmiştir artık saflar kesinleşmeye başlamıştır. Bu soykırım karşısında ya vahşetten tarafsınız ya da mazlumdan. Yoğun bir şekilde devam eden ticareti inkar ediyorsunuz ama görüyoruz ki mallar Filistin'e değil İsrail'e gidiyor. Çelik ihracatımız hayal bile edemediğimiz oranlarda artmış. En acı olan ise katliam başlamadan önce Filistin'e çimento- seramik- cam ihracatımız 46 bin dolarmış geçen ay ise 4 milyon 960 bin dolara çıktı. Filistin çimentoyu ne yapacak? Sanki yıkım bitip, Gazze yeniden imara açılmış gibi ihracat yapmaktayız. Bu ticarete devam eden iktidara sesleniyorum; sizler Filistin'den yana değilsiniz. "Türkiye, iki blok arasında savrulan duruma düşmemelidir" Türkiye, imkanın olduğu, rengini almayacağı, adil muamele göreceği her uluslararası organizasyonda olmak için çaba göstermelidir. BRICS meselesinde iki noktada düğümleniyor. Türkiye, iki blok arasında savrulan duruma düşmemelidir. Bir bloktan beklenti azalınca diğer bloğa yanaşmak istikrarsızlığın göstergesidir. Dış politikamıza uymayan Batı blokuna 'bakın biz gideriz' diyerek üyelik hamlelerinde bulunmak şantaj yapar bir tavır sergilenmesidir. Dünyada ve bölgede adaletsizliğin nedeni haline gelmiş AB gibi organizasyonların kapısında beklemek, bozulan ekonomik göstergeleri oradan gelecek birkaç milyar dolara muhtaç kılmak Türkiye'yi peşinen kaybettiği bir ortama sokmak kabul edilebilir değildir. Türkiye'miz uydu değil lider ülke olmak vizyonu ile başta yeni bir dünyanın kurulması için atılmış olan D-8 gibi adımlara acilen yoğunlaşmalıdır. Birtakım organizasyonların kapısında beklemek, kendi kurucusu olduğu tarihi, kültürel yakınlığı olduğu D-8'e ağırlık vermelidir." AKP'ye oy veren vatandaşlara seslenen Arıkan, "13 aydır biz olup biten karşısında Saadet- Gelecek grubu olarak uyarıyoruz. 'Uluslararası kamuoyunu harekete geçirin' diyoruz. 'Bu vahşetin son bulmasını sağlayın, en azından ticareti durdurun' diyoruz ancak iyi niyetlerle desteklediğiniz iktidar, bu çağrılar karşısında sadece gemilerin rotasını değiştiriyor, adını değiştiriyor. Bu zamana kadar AKP'nin icraatlerine çok kredi verdiniz ama AKP, verdiğiniz kredilerin hepsini tüketti. Sizlerden bir kez daha destek isteyecekler, sizlerden tepki koymaya davet ediyoruz" dedi. "Gelin ilk kez aziz milletimizin refahını düşünerek bir bütçe hazırlayalım" Meclis'te 2025 yılı bütçe görüşmelerine başlanacağını belirten Arıkan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "2024 yılını açlıkla mücadele ederek geçiren milyonlarca insanımız yeni yıla olan umdunu korumak istiyor fakat iktidarın açıklamaları bu beklentiyi karşılamaktan uzak. 22 yılın sonunda ranta, yolsuzluğa, faiz lobilerine çalışan bütçeler yaptınız. Son günlerde önemini gördüğümüz savunma sanayinde 1.61 trilyon lira ödenek ayrıldı. Faize yaklaşık 2 trilyon ayrılırken tarıma 706 milyar lira, depreme sade 584 milyar lira ayırabildik. Bütün yükü yine halkımız yüklenecek. Burada ne bir plan ne bir bütçe var. Burada plansızlık ve israf ekonomisi var. Memur ve emeklinin maaş artışı enflasyon farkı olarak geçiyor yani enflasyo
(TBMM) - Saadet - Gelecek TBMM ortak grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yeni çözüm sürecine ilişkin, "Bütün bu süreç devlet aklının ürünü mü yoksa Sayın Bahçeli'nin iyi niyetli, tek başına bir çıkışı mı, bir haftadır bunu anlamaya çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan net bir tutum görmedik. Devleti temsil makamında olan bir Cumhurbaşkanı koalisyon ortağını adres gösteremez. Çok net bir çağrıda bulunuyorum; en kötü stratejiden bile kötü olan şey kafa karışıklığıdır. Kafa karışıklığında sorun çözmez daha çok kriz yaratırsınız. Bir ulusa sesleniş yapın. Yetkili bütün kurumları toplayın. Sayın Bahçeli'nin başlattığı girişim sizin de mutabık olduğunuz bir girişimse, 'Cumhuriyet'in 100. yılında yaraları sarmaya karar verdik' deyin. Millet sizden bir ses bekliyor" dedi.
Saadet-Gelecek TBMM ortak grubu toplandı. Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Ticarete devam eden iktidara sesleniyorum; sizler Filistin'den yana değilsiniz"
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan, Cumhuriyet'in 101. yılını kutlayarak başladığı konuşmasında, "Cumhuriyet, hala en kıymetli eserimizdir. Cumhuriyet'in sahibi bizzat milletin kendisidir. Onu yönetmekte olanlar milletin efendileri değil sadece birer hizmetkarlarıdır" dedi. Birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuna ihtiyaç duyulduğunu belirten Arıkan, şunları söyledi:
"İsrail destekçisi yönetimler belki bugün kendilerini güvende hissedebilirler ancak milletimiz yaklaşan bu tehlikenin farkındadır. Böyle bir ölüm kalım mücadelesinde kalırsak 101 yıl önceki ruhu tekrar yakalayabilecek miyiz? Cumhurun dışlandığı bir Cumhuriyet ile 101 yıl önceki ruhu yakalamamız mümkün olmayacaktır. Yüzümüzü yeniden kardeşliğe, birlik ve beraberliğe döndürmeliyiz. Gazze'de bir yıldır öfke ve hüzünle takip ettiğimiz süreç sadece askeri bir çatışma değildir. Son dönemde yaşanan tiyatro bitmiştir artık saflar kesinleşmeye başlamıştır. Bu soykırım karşısında ya vahşetten tarafsınız ya da mazlumdan. Yoğun bir şekilde devam eden ticareti inkar ediyorsunuz ama görüyoruz ki mallar Filistin'e değil İsrail'e gidiyor. Çelik ihracatımız hayal bile edemediğimiz oranlarda artmış. En acı olan ise katliam başlamadan önce Filistin'e çimento- seramik- cam ihracatımız 46 bin dolarmış geçen ay ise 4 milyon 960 bin dolara çıktı. Filistin çimentoyu ne yapacak? Sanki yıkım bitip, Gazze yeniden imara açılmış gibi ihracat yapmaktayız. Bu ticarete devam eden iktidara sesleniyorum; sizler Filistin'den yana değilsiniz.
"Türkiye, iki blok arasında savrulan duruma düşmemelidir"
Türkiye, imkanın olduğu, rengini almayacağı, adil muamele göreceği her uluslararası organizasyonda olmak için çaba göstermelidir. BRICS meselesinde iki noktada düğümleniyor. Türkiye, iki blok arasında savrulan duruma düşmemelidir. Bir bloktan beklenti azalınca diğer bloğa yanaşmak istikrarsızlığın göstergesidir. Dış politikamıza uymayan Batı blokuna 'bakın biz gideriz' diyerek üyelik hamlelerinde bulunmak şantaj yapar bir tavır sergilenmesidir. Dünyada ve bölgede adaletsizliğin nedeni haline gelmiş AB gibi organizasyonların kapısında beklemek, bozulan ekonomik göstergeleri oradan gelecek birkaç milyar dolara muhtaç kılmak Türkiye'yi peşinen kaybettiği bir ortama sokmak kabul edilebilir değildir. Türkiye'miz uydu değil lider ülke olmak vizyonu ile başta yeni bir dünyanın kurulması için atılmış olan D-8 gibi adımlara acilen yoğunlaşmalıdır. Birtakım organizasyonların kapısında beklemek, kendi kurucusu olduğu tarihi, kültürel yakınlığı olduğu D-8'e ağırlık vermelidir."
AKP'ye oy veren vatandaşlara seslenen Arıkan, "13 aydır biz olup biten karşısında Saadet- Gelecek grubu olarak uyarıyoruz. 'Uluslararası kamuoyunu harekete geçirin' diyoruz. 'Bu vahşetin son bulmasını sağlayın, en azından ticareti durdurun' diyoruz ancak iyi niyetlerle desteklediğiniz iktidar, bu çağrılar karşısında sadece gemilerin rotasını değiştiriyor, adını değiştiriyor. Bu zamana kadar AKP'nin icraatlerine çok kredi verdiniz ama AKP, verdiğiniz kredilerin hepsini tüketti. Sizlerden bir kez daha destek isteyecekler, sizlerden tepki koymaya davet ediyoruz" dedi.
"Gelin ilk kez aziz milletimizin refahını düşünerek bir bütçe hazırlayalım"
Meclis'te 2025 yılı bütçe görüşmelerine başlanacağını belirten Arıkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"2024 yılını açlıkla mücadele ederek geçiren milyonlarca insanımız yeni yıla olan umdunu korumak istiyor fakat iktidarın açıklamaları bu beklentiyi karşılamaktan uzak. 22 yılın sonunda ranta, yolsuzluğa, faiz lobilerine çalışan bütçeler yaptınız. Son günlerde önemini gördüğümüz savunma sanayinde 1.61 trilyon lira ödenek ayrıldı. Faize yaklaşık 2 trilyon ayrılırken tarıma 706 milyar lira, depreme sade 584 milyar lira ayırabildik. Bütün yükü yine halkımız yüklenecek. Burada ne bir plan ne bir bütçe var. Burada plansızlık ve israf ekonomisi var. Memur ve emeklinin maaş artışı enflasyon farkı olarak geçiyor yani enflasyondan dolayı kaybettikleri alım gücünü karşılayamıyorlar. Asgari ücrette ise maaş artışları enflasyonun çok gerisinde kalmış vaziyette. En az yüzde 40- 50 oranında artış yapılması gerektiği ifade ediliyor. Bu bütçede bunlar kesinlikle mümkün olmayan şeyler. Gelin ilk kez aziz milletimizin refahını düşünerek bir bütçe hazırlayalım. 2025 yılını emeklimizin, memurumuzun, dar gelirlimizin yılı yapalım."
"Tarım hobi olsun diye yapılmıyor"
Ekonomik koşullardan en çok etkilenen alanlardan birinin tarım olduğunu ifade eden Arıkan, "Ne yazık ki bu iktidarın politikaları nedeniyle çiftçimiz can çekişmekte. Faize, ranta ayrılan paranın binde birini çiftçiye ayırmayan iktidar, ülke topraklarını nadasa bırakmış durumda. Çiftçinin her geçen gün artan maliyetlere karşılık kazandığı para pul oldu. Bu yıl birçok çiftçimiz ürünlerini tarlada bıraktı. Bu bir cinayettir. Tarım hobi olsun diye yapılmıyor, beton ekonomisinden başka bildiği olmayan iktidarı bu konuya ciddiyetle yaklaşmaya davet ediyorum" şeklinde konuştu.
"TUSAŞ saldırısı terörün bu ülke için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi" diyen Arıkan, "Bu kanlı örgütlerle mücadelemiz bitmeyecek. Devletimizin liyakatsiz kadrolar eliyle nasıl tehlikeye itildiğini bir kez daha gördük. İstihbaratın görevi bu saldırıları önlemek değil miydi? Bu ülke için en büyük beka sorunu sizsiniz" ifadelerini kullandı.
"Tarihi kopuk kopuk okuyanlar ne Osmanlıyı ne Cumhuriyet'i anlayabilir"
Konuşmasına Cumhuriyet'in 100 yılını kutlayarak başlayan Ahmet Davutoğlu da şunları söyledi:
"Cumhuriyeti diğer devletlerimizin alternatif karşıtı gibi göstererek toplumsal kültürümüze en büyük zararı verenlere mesajımdır; milletimiz nasıl yüz yıllık bir millet değilse devletimiz de bir süreklilik arz eder. Osmanlı Devleti'nin neredeyse bütün kurumları Cumhuriyet'imizde süreklilik içinde devam etti. Tarihi kopuk kopuk okuyanlar ne Osmanlı'yı ne Cumhuriyet'i anlayabilir. Cumhuriyet tarihimizin 100 yıllık tecrübesi de hem önemli başarıları hem ciddi meydan okumaları ve bazen de hatırlamak istemediğimiz darbeler, vesayet dönemlerini barındırır. Hepsinden ders alacağız. Savunma sanayisi olmadan bir milletin bağımsız olması mümkün değildir. TUSAŞ'ın kuruluşu da Kıbrıs savaşı döneminde, birçok gelişimi ise CHP- MSP koalisyonunda gerçekleşti. O günden bugüne, içinde bulunduğum AKP hükümeti döneminde de en fazla önem verilen şey savunma sanayisi oldu. Muhalefet ederiz ama hakkı da teslim ederiz. TUSAŞ, savunma sanayimizin omurgasıdır. Bu saldırıyı yapanlar çok farklı hedeflere yönelebilirdi ama bu saldırıyla stratejik anlamda Türkiye'nin kalbine yapılan bu saldırıyla şu mesajı veriyorlar, 'altyapınızı gerektiğinde tehdit edebiliriz'. Eğer bir hükümet bu stratejik yerleri bile koruyamıyorsa ciddi bir asayiş sorunuyla da karşı karşıyayız demektir. ESML Hollanda savunma şirketine Türkiye savunma şirketlerinden bir yıl içinde giden bin 300 mühendis var. Bu çok daha büyük bir tehlike. En verimli vakitlerinde mühendislerinizi, teknisyenlerinizi kaybediyorsunuz. Neden gidiyorlar çünkü en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan yoksunlar."
"Toplumun bir başka kesimini kaybettiğiniz zaman bu tür çetin süreçler yürümez"
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'a çağrısıyla başlayan tartışmalara ve sürece ilişkin Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bahçeli'nin 1 Ekim'de sergilediği tutum çok büyük ilgi ve merak uyandırdı aynı zaman da umut da uyandırdı. Sayın Bahçeli bu açıklamaları yapmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanın ise pozisyonunu daha görmedik onu görmeliyiz. Şehitlerimizin ve bu konuda son derece hassas kitlelerin hisleri göz önüne alınarak çok doğru bir kamu diplomasisi takip edilmeli. Toplumun bir kesimini kazanırken bir başka kesimini kaybettiğiniz zaman bu tür çetin süreçler yürümez. Cumhuriyetimiz bütün bu unsurlar tarafından kurulmuşsa bunu bir araya getiren ortak duyguları asla yok etmemeliyiz. Bu da demokrasi ve insan hak ve özgürlükleridir. İnsan onuruna saygı, siyasetin esası olmalıdır. Kürtçeyle alay eder, yasak dil olarak görürseniz bu söylemlerin içi doldurulmamış olur. Toros Dağları'nda doğmuş bir Türkmen çocuğu olarak söylüyorum; yörük Türkmen çocuğunun bu ülkede hakkı neyse Dicle kenarında, Hakkari dağlarında doğan Kürt çocuğun da hakkı odur. Serok Ahmet denilmesinden de Yörük Ahmet denilmesinden de mutluluk duyarım.
"Sayın Cumhurbaşkanı'ndan net bir tutum görmedik"
Bütün bu süreç devlet aklının ürünü mü yoksa Sayın Bahçeli'nin iyi niyetli, tek başına bir çıkışı mı? Bir haftadır bunu anlamaya çalışıyoruz. Ama Sayın Cumhurbaşkanı'ndan net bir tutum görmedik. Yaptığı konuşmalar bir tutum göstergesi değildir. Devleti temsil makamında olan bir Cumhurbaşkanı koalisyon ortağını adres gösteremez. Çok net bir çağrıda bulunuyorum; en kötü stratejiden bile kötü olan şey kafa karışıklığıdır. Kafa karışıklığında sorun çözmez daha çok kriz yaratırsınız. Bir 'ulusa sesleniş' yapın. Yetkili bütün kurumları toplayın. Sayın Bahçeli'nin başlattığı girişim sizin de mutabık olduğunuz bir girişimse, 'Cumhuriyetin 100. yılında yaraları sarmaya karar verdik, şu adımları atıyoruz, şehit yakınlarımız hiç tereddüt etmesin onların asla hislerinin rencide olmasına izin vermeyeceğiz, Kürt vatandaşlarımız ise sizler bu milletin kurucu unsurlarısınız, sizin eşit hissetmediğiniz bir demokrasi olamaz' deyin. Millet sizden bir ses bekliyor.
"DEM'in açıklamasını okuduğumda geçmişten ders alınmış mı diye tereddüte düştüm"
DEM'in de tutumuna dikkat çekmek istiyorum; DEM'in açıklamasını okuduğumda ciddi şekilde geçmişten ders alınmış mı diye tereddüte düştüm. 'İran'ın savaş çemberinde kalmasıyla bölgede yaşayan kürt halkının politik bir özne olarak güç kazanmasını, kendi yayılmacı politikaları için handikap olarak görmektedir' denilmiş. 2013 yılında bir çözüm süreci başlamıştı. Yeterli dersler alınmadığı için terörle mücadele başlamak zorunda kaldı. Gezi olayları ve 17-25 Aralık sonrası acaba hükümetin gücü var mı diye HDP çevrelerinde tereddüt başladı. O tereddütle birlikte verilen sözler unutuldu, vahim hatalar yapıldı. Bu zihniyeti gördüğüm için rahatsız oldum. Şu anda İran'ın savaş çemberine alınmasında Kürt'le özne oluyorsa son derece yanlış düşünülüyor. Kürtler Orta Doğu coğrafyasında her zaman özne olmuşlardır. Türkiye'de bir milli birlik sağlanacaksa gereken desteği veririz."
Davutoğlu, "Suriye'yle ilişkilerde de artık konjonktür değişmiştir. Lübnan'ın, İran'ın saldırıya uğradığı bir konjonktürede Suriye de hedef haline gelecektir. Suriye'deki yönetim ile Suriye halkını barıştıracak her formüle Türkiye öncülük etmelidir, Suriye yönetimiyle görüşmekten de çekinmemelidir. Ama Suriye yönetimiyle görüşmek için Rusya'ya, Kürtlerle görüşmek için Amerika'ya ihtiyaç duyan bir Türkiye bölgede ağırlığını hissettiremez, tarihi rolünü de oynayamaz" dedi.
Bugün saat 13.30'da TUSAŞ'a ziyarette bulunacağını söyleyen Davutoğlu, "Vereceğim mesaj çok net olacak; bizim kaybedecek, yurtdışına gönderecek tek bir mühendisiniz daha yok" dedi.