İzmir Barosu ve TÜKODER'den 'Dünya Tüketici Hakları Günü' açıklaması: "Hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir"

(İZMİR)- İzmir Barosu ve Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), Dünya Tüketici Hakları Günü dolayısıyla “Sömürüye inat, bilinç şart” sloganıyla açıklama yaptı. Açıklamada, “Sürekli artan fiyatlar nedeniyle çarşı pazar yangın yerine dönmüş, her geçen gün tüketiciler tükenmiştir. Enflasyon rakamları iki haneli rakamlara düşmeye başlamışsa da tüketicilerin gelirlerinde artış olmamış, hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir” denildi. İzmir Barosu ve TÜKODER, Dünya Tüketici Hakları dolayısıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde açıklama yaptı. TÜKODER üyesi Birgül Değirmenci’nin okuduğu açıklamada, şunlar kaydedildi: "Tüketici hakları 1962 yılında Amerika senatosunda ilk kez gündeme gelmiş. 1975 yılında Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları kabul edilmiştir. Ülkemizi evrensel tüketici haklarının karşılığı karşılığını sağlayacak olursak birçok hakları sıralayabiliriz. Bunlardan birincisi; temel gereksinimlerimizin karşılanması hakkı. Nedir bu? Başımızı sokacak el kiraları, asgari ücret tutarını geçmiş depreme maruz kalan bölgelerde iki yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen kalıcı konutlar yapılamamış ve yurttaşlar konteynerlerde kalmaya devam etmektedirler. Toplu konut satışları, orta gelirli vatandaşların bile ulaşamayacağı rakamlara ulaşmıştır. Kentsel dönüşüm projeleri rantsal dönüşüm projelerine dönüşmüştür. Yurttaşlar bir sabah uyandığında tapularının iptal edildiğini görmekte ve yerinden yurdunda olmanın derin üzüntüsünü yaşamaktadır. Sürekli artan fiyatlar nedeniyle çarşı pazar yangın yerine dönmüş, her geçen gün tüketiciler tükenmiştir. Enflasyon rakamları iki haneli rakamlara düşmeye başlamışsa da tüketicilerin gelirlerinde artış olmamış, hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir. Elektrik tarifeleri de yapılan değişiklikle tüketicinin ısınma ve aydınlanmada kullandığı elektrik faturalarının daha da yükselmesine neden olacağı gün gibi açıktır. Elektrik üretimi ve dağıtımı kamusal ve hizmettir. Devletin ürettiği ürettiği elektriği özel şirketler eliyle pazarlamak şirketleri zengin ederken tüketiciyi fakirleştirmektedir. Birkaç GSM şirketinin pazarı belirlediği bir ortamda telefon ve internet kullanımı tarife fiyatlarına yapılan zamların tüketiciye yansıması ağır gelmektedir. GSM şirketleri karşısında tüketici yalnız bırakılmıştır. Dünya Tüketici Hakları Günü'nde İzmir'imizde isteriz ki tüketici haklarına yönelik bir farkındalık çalışması olsun. Yerel yönetimler bu konuda çalışmalar yürütsün. Ama maalesef böyle bir çalışmayı göremiyoruz. TÜİK tarafından açıklanan ocak ayı verilerine göre işsizlik oranı yüzde 8.4. İşsizlik rakamları şimdiden sosyal sorunların patlamasına neden olacak boyutlara varmıştır. Türk-İş'in şubat ayı açıklamalarına göre açlık sınırı 23 bin 324 TL, yoksulluk sınırı 75 bin 973 TL. Enflasyon oranı yüzde 57,73'tür. Yaşanan her türlü ekonomik olumsuzluğun faturası görüldüğü gibi tüketiciye yüklenmektedir. Tüketicinin ödemesi, altında kalkabilmesi bu koşullarda mümkün gözükmemektedir. "Tüketiciler gerçekten mağdur" Tüketici hakem heyetlerine 2024 yılında 755 bin 997 adet başvuru yapılmış. Tüketiciler gerçekten mağdur durumda. Her koşulda haklarını arayabilmek için tüketici hakem heyetlerine başvurudan başka çareleri bulunmamaktadır. Yine tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi hakkının oluşturulmadığını görüyoruz. Ürünlerde gerekli bilgilendirmeler yapılmadığı için sağlık problemleri ekonomik sorunlar söz konusu olabiliyor. Eğitilme hakkı tüketicilerin o anlamda tüketici haklarını bilebilmesi ve bu konuda sağlıklı bir şekilde yaşamı devam ettirebilmesi için biliyorsunuz okul öncesi ücretler ciddi boyutlara yükselmiştir. Aileler çocuklarını okutamaz duruma gelmiştir. Özel okullara zaten yetiştiremez. Devlet okullarında da eğitim haklarını anlamında eğitimin kalitesi düşürüldüğünden dolayı bu eğitim hakkından da faydalanamamaktadırlar. "Tüketici hakları sadece derneklere bırakılacak bir mücadele değildir" Tüketiciler tüm yerel ve merkezi birimlerde temsil edilme hakkı istiyor. Çünkü doğduğumuz andan itibaren ölünceye kadar her bir vatandaş bir tüketicidir. O anlamda tüketici hakları sadece derneklere bırakılacak bir mücadele değildir. Hepimizin bu konuda görev ve sorumlulukları olduğu için her bir kurumda temsil edilme hakkımızın mutlaka olması ve hassasiyet yaklaşılması gerekir. Tüketiciler olarak sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız bulunmaktadır. Ama maalesef baktığımız zaman sağlıklı bir ortamda yaşamadığımız iklim kanunu çıkartmaya çalışırken görüyoruz. Tüketicilerin görüşleri alınmadan, toplumun görüşleri alınmadan iklim kanunu çıkartılmaya çalışılır sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın da gasp edilmesini istemiyoruz. Sularımızın zehirlenmesini, ormanlarımızın katledilmesini, tarımsal arazilerimizin zeytinliklerimizin ortadan kaldırılmasını, vahşi madencilik faaliyetleri uygulama adı altında yok edilmesini istemiyoruz. Bu konuda yapılan projelerin derhal durdurulmasını istiyoruz ve bu konuda mücadelemize devam edeceğiz. "Örgü

Mar 14, 2025 - 17:33
 0  359
İzmir Barosu ve TÜKODER'den 'Dünya Tüketici Hakları Günü' açıklaması: "Hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir"

(İZMİR)- İzmir Barosu ve Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), Dünya Tüketici Hakları Günü dolayısıyla “Sömürüye inat, bilinç şart” sloganıyla açıklama yaptı. Açıklamada, “Sürekli artan fiyatlar nedeniyle çarşı pazar yangın yerine dönmüş, her geçen gün tüketiciler tükenmiştir. Enflasyon rakamları iki haneli rakamlara düşmeye başlamışsa da tüketicilerin gelirlerinde artış olmamış, hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir” denildi.

İzmir Barosu ve TÜKODER, Dünya Tüketici Hakları dolayısıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde açıklama yaptı. TÜKODER üyesi Birgül Değirmenci’nin okuduğu açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Tüketici hakları 1962 yılında Amerika senatosunda ilk kez gündeme gelmiş. 1975 yılında Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları kabul edilmiştir. Ülkemizi evrensel tüketici haklarının karşılığı karşılığını sağlayacak olursak birçok hakları sıralayabiliriz. Bunlardan birincisi; temel gereksinimlerimizin karşılanması hakkı. Nedir bu? Başımızı sokacak el kiraları, asgari ücret tutarını geçmiş depreme maruz kalan bölgelerde iki yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen kalıcı konutlar yapılamamış ve yurttaşlar konteynerlerde kalmaya devam etmektedirler. Toplu konut satışları, orta gelirli vatandaşların bile ulaşamayacağı rakamlara ulaşmıştır. Kentsel dönüşüm projeleri rantsal dönüşüm projelerine dönüşmüştür. Yurttaşlar bir sabah uyandığında tapularının iptal edildiğini görmekte ve yerinden yurdunda olmanın derin üzüntüsünü yaşamaktadır. Sürekli artan fiyatlar nedeniyle çarşı pazar yangın yerine dönmüş, her geçen gün tüketiciler tükenmiştir. Enflasyon rakamları iki haneli rakamlara düşmeye başlamışsa da tüketicilerin gelirlerinde artış olmamış, hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir.

Elektrik tarifeleri de yapılan değişiklikle tüketicinin ısınma ve aydınlanmada kullandığı elektrik faturalarının daha da yükselmesine neden olacağı gün gibi açıktır. Elektrik üretimi ve dağıtımı kamusal ve hizmettir. Devletin ürettiği ürettiği elektriği özel şirketler eliyle pazarlamak şirketleri zengin ederken tüketiciyi fakirleştirmektedir. Birkaç GSM şirketinin pazarı belirlediği bir ortamda telefon ve internet kullanımı tarife fiyatlarına yapılan zamların tüketiciye yansıması ağır gelmektedir. GSM şirketleri karşısında tüketici yalnız bırakılmıştır. Dünya Tüketici Hakları Günü'nde İzmir'imizde isteriz ki tüketici haklarına yönelik bir farkındalık çalışması olsun. Yerel yönetimler bu konuda çalışmalar yürütsün. Ama maalesef böyle bir çalışmayı göremiyoruz. TÜİK tarafından açıklanan ocak ayı verilerine göre işsizlik oranı yüzde 8.4. İşsizlik rakamları şimdiden sosyal sorunların patlamasına neden olacak boyutlara varmıştır. Türk-İş'in şubat ayı açıklamalarına göre açlık sınırı 23 bin 324 TL, yoksulluk sınırı 75 bin 973 TL. Enflasyon oranı yüzde 57,73'tür. Yaşanan her türlü ekonomik olumsuzluğun faturası görüldüğü gibi tüketiciye yüklenmektedir. Tüketicinin ödemesi, altında kalkabilmesi bu koşullarda mümkün gözükmemektedir.

"Tüketiciler gerçekten mağdur"

Tüketici hakem heyetlerine 2024 yılında 755 bin 997 adet başvuru yapılmış. Tüketiciler gerçekten mağdur durumda. Her koşulda haklarını arayabilmek için tüketici hakem heyetlerine başvurudan başka çareleri bulunmamaktadır. Yine tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi hakkının oluşturulmadığını görüyoruz. Ürünlerde gerekli bilgilendirmeler yapılmadığı için sağlık problemleri ekonomik sorunlar söz konusu olabiliyor. Eğitilme hakkı tüketicilerin o anlamda tüketici haklarını bilebilmesi ve bu konuda sağlıklı bir şekilde yaşamı devam ettirebilmesi için biliyorsunuz okul öncesi ücretler ciddi boyutlara yükselmiştir. Aileler çocuklarını okutamaz duruma gelmiştir. Özel okullara zaten yetiştiremez. Devlet okullarında da eğitim haklarını anlamında eğitimin kalitesi düşürüldüğünden dolayı bu eğitim hakkından da faydalanamamaktadırlar.

"Tüketici hakları sadece derneklere bırakılacak bir mücadele değildir"

Tüketiciler tüm yerel ve merkezi birimlerde temsil edilme hakkı istiyor. Çünkü doğduğumuz andan itibaren ölünceye kadar her bir vatandaş bir tüketicidir. O anlamda tüketici hakları sadece derneklere bırakılacak bir mücadele değildir. Hepimizin bu konuda görev ve sorumlulukları olduğu için her bir kurumda temsil edilme hakkımızın mutlaka olması ve hassasiyet yaklaşılması gerekir. Tüketiciler olarak sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız bulunmaktadır. Ama maalesef baktığımız zaman sağlıklı bir ortamda yaşamadığımız iklim kanunu çıkartmaya çalışırken görüyoruz. Tüketicilerin görüşleri alınmadan, toplumun görüşleri alınmadan iklim kanunu çıkartılmaya çalışılır sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın da gasp edilmesini istemiyoruz. Sularımızın zehirlenmesini, ormanlarımızın katledilmesini, tarımsal arazilerimizin zeytinliklerimizin ortadan kaldırılmasını, vahşi madencilik faaliyetleri uygulama adı altında yok edilmesini istemiyoruz. Bu konuda yapılan projelerin derhal durdurulmasını istiyoruz ve bu konuda mücadelemize devam edeceğiz.

"Örgütlülüğümüzü ve lobi çalışmalarımızı arttırmaya devam edeceğiz"

Dünya tüketiciyi koruma hareketi 2025 yılının temasını sürdürülebilir bir yaşam tarzına geçiş olarak belirlemiştir. Son 10 yıl kayıtlara geçen en sıcak yıl oldu. İklim krizinin etkisi sadece çevresel değil. Aynı zamanda ekonomik ve sosyal olduğu ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ilerlemeyi baltaladığı açıktır. Beslenme, seyahat etme, ısıtma, soğutma ve enerji kullanımı yanı sıra satın aldığımız ve kullandığımız ürün ve hizmetlerde temel değişiklikler gerektirmektedir. Bununla birlikte tüketiciler için sürdürülebilir ve sağlıklı seçeneklerin daha erişilebilir uygun fiyatlı ve uygun hale getirilmesi esastır. Her yıl olduğu gibi 2025 beş yılında da evrensel tüketici haklarımızın karşılığı olmadığı için 15 Mart günü Tüketici Hakları Günü'nü maalesef kutlayamıyoruz. Maalesef tüketiciler olarak sesimizi kamuoyunda yeterince duyuramıyoruz. Bilinmelidir ki biz tüketici örgütleri olarak bir yandan mücadelemizi sürdürürken diğer yanda da dijital çağda sınır ötesi uygulamalardan kaynaklı yaşanan tüketici sorunları ile de gerek ulusal, gerek uluslararası mücadelemizi sürdüreceğiz. Çözüm önerilerimizin yasal düzenlemelere girmesi için örgütlülüğümüzü ve lobi çalışmalarımızı arttırmaya devam edeceğiz.

"İnsanca bir yaşam istiyoruz"

Her yıl olduğu gibi bugün burada bizi yönetenlerden taleplerimizi tekrarlıyoruz. Artık biz de 15 Martlarda dünyadaki tüketici örgütleri gibi karbon ayak izini azaltacak, sürdürülebilir bir yaşam modelinin nasıl tesis edilmesi gerektiğini tartışmak istiyoruz. Elektrik, doğal gaz ve benzeri bazı hizmetlerin kamusal hizmet olarak verilmesini istiyoruz. Üç, yıllardır ülkeye hizmet vermiş emeklilerin, asgari ücretlilerin kısacası yoksulluk ile mücadele eden vatandaşlarımızın alım gücünü arttıracak, yaşam kalitesini yükseltecek ücret, maaş güncelleme yapılmasını talep ediyoruz. Biz sadaka istemiyoruz. Bayramdan bayrama verilecek bin TL ya da 2 bin TL artışlarla sadaka istemiyoruz. İnsanca bir yaşam istiyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde olduğu gibi tüketici örgütlerinin onaylamadığı hiçbir uygulamanın yürürlüğe girmemesini istiyoruz. Gerek merkezi, gerek yerel yönetimlerce tüketici hakları bilincini oluşturmak üzere tüketici örgütleriyle müşterek çalışmalar yapılmasını talep ediyoruz. Anayasamızın 77. maddesinin somut uygulamalara dönüştürülmesini talep ediyoruz. Finansman ve lojistik yönden tüketici örgütlerinin desteklenmesini talep ediyoruz. TÜKODER ve İzmir Barosu olarak diyoruz ki evrensel haklarımızın Türkiye'de karşılığını bulması zamlara, yoksulluğa, açlığa, hak ihlallerine karşı olarak örgütlü gücümüz ile tüketicilerle birlikte yolumuza, mücadelemize devam edeceğiz. Yaşasın tüketicinin örgütlü mücadelesi."

İzmir Barosu Başkanı Yılmaz:  Tüketici de tükenmek üzere

Basın açıklamasının ardından söz alan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ise "Bu ülkede her şey tüketiliyor. Tüketici de sonu da tükenmek üzere. Yaşam hakkına dair birçok alanda adaletsizliğin artık ne yazık ki son safhaya geldiği en dayanılmaz noktalara kadar devam ettiği bir süreci yaşıyoruz. Bu süreç gerek sağlık, gerek eğitim, gerek temel ihtiyaçlara ulaşma ve gerekse hukuk. Bunun üzerinden yürütülen bir çalışma var. Çok sistemli bir çalışma var. Zaten hep söylüyoruz. Bir ülkede üç alanı yok ederseniz hukuk, sağlık ve eğitim bunları yok ederseniz o ülkeyi sonuna kadar çıkmaza sokarsınız ve sonuçlarını da yok etme olarak görürsünüz" ifadelerini kullandı.