Diyarbakır’da kadın cinayetleri protesto edildi… Avukat Cansel Talay: “Devletin cezasızlık politikası kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale getirdi”
Haber: Ahmet ÜN – Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI (DİYARBAKIR) - Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen kadın örgütleri, son günlerde artan cinayetleri protesto etti. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Cansel Talay, 6284 sayılı kanunun etkin işleyişi ve İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı ilkelerinin göz ardı edildiğini belirterek, “Bu ihmaller zinciri, devletin cezasızlık politikası ve ataerkil zihniyetin her tarafına sirayet ettiği toplumsal yapı ile birleşince, kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale geldi” dedi. Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı birleşenleri adliye önünde bir araya gelerek kadın cinayetlerini protesto etti. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Cansel Talay açıklama yaptı. Yapılan basın açıklamasına DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya, Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Avukat Cansel Talay, 22 Ekim günü Diyarbakır’da öldürülen 47 yaşındaki Evin Demirtaş’ın failinin yakalanmamasına tepki gösterdi. Evin Demirtaş’ın, Abdullah Şeyhmusoğlu tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürüldüğünü aktaran Talay, “Güvenlik kamerası kayıtlarına göre, fail uzun süre Demirtaş’ın yolunu gözlemiş, ardından onu kovalamış ve kaçmaya çalışırken kurşun yağdırarak canına kıymıştı. Evin Demirtaş’ın planlı bir saldırıyla, devletin kadınları korumakla yükümlü olduğu sokaklarda can vermesi, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sistematik bir sorun olarak süregeldiğini göstermektedir. Kadınların yaşam hakkının korunamamasının nedeni cezasızlık politikaları ve devletin temel sorumluluklarını yerine getirmemesidir. Bu somut gerçekliği basına yansıdığı kadarıyla failin geçmişine baktığımızda da net olarak görebiliriz. İlk eşini 1970’lerde “namus cinayeti” adı altında öldüren fail, yalnızca 8 ay hapis yatmıştı. O dönemde yasalar, kadına yönelik şiddeti “namus” gerekçesiyle hafifletiyor ve failin cezasız kalmasına sebep oluyordu. Ancak bu durum, kadınların örgütlü mücadelesi sayesinde değişti. Kadın hareketlerinin baskısıyla yasalar dönüştü; kadın cinayetlerine verilen cezaların hafifletilmesi önlendi, 6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi gibi düzenlemelerle kadınların yaşam hakkı güvence altına alınmıştır” diye konuştu. ‘Diyarbakır’da cinsel şiddet destek birimi ve cinsel saldırı kriz merkezleri bulunmamaktadır’ Kadın cinayetlerinin önlenmesi için devletin, şiddet faillerine karşı caydırıcı cezalar uygulaması gerektiğini belirten Talay, şunları kaydetti: “Bugün, kadın mücadelesiyle elde edilen bu kazanımların korunması gerektiğini ve bu uğurda mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğimizi hatırlatıyoruz. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için devletin, şiddet faillerine karşı caydırıcı cezalar uygulaması, koruyucu ve önleyici tedbirleri eksiksiz bir biçimde yerine getirmesi zorunludur. Kadınlar olarak biliyoruz ki, kadınların yaşam hakkını güvence altına almak devletin anayasal sorumluluğudur ve bu sorumluluğun ihmal edilmesi her gün yeni hayatlara mal olmaktadır. Bugün Diyarbakır’da cinsel şiddet destek birimi ve cinsel saldırı kriz merkezleri bulunmamaktadır. Ayrıca nüfusu yüz bini geçen ilçelerde dahi kadın sığınakları yetersizdir. Mevcut sığınakların koşulları mağdur kadınların barınabileceği ve korunabileceği durumda değildir. Bütün bu giderilmeyen eksiklikler ve göz ardı edilen taleplerimiz kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artmasının en gözle görülür nedenlerindendir.” ‘Kadınların can güvenliğini sağlamak için acilen somut adımlar atılmalı’ Son bir yılda, onlarca kadının, koruyucu tedbirlerden yoksun bırakılarak erkekler tarafından öldürüldüğünü ifade eden Talay, “Şiddet failine karşı alınacak en basit önlemler dahi uygulanmadı, 6284 sayılı kanunun etkin işleyişi ve İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı ilkeleri göz ardı edildi. Bu ihmaller zinciri, devletin cezasızlık politikası ve ataerkil zihniyetin her tarafına sirayet ettiği toplumsal yapı ile birleşince, kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale geldi. Yetkililere bir kez daha çağrımızdır: Kadınların can güvenliğini sağlamak için acilen somut adımlar atılmalı; faillerin cezalandırılması ve mağdurların korunması için 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulanmalıdır. Bu cinayetlerin sona ermesi için yetkili ve sorumlu herkesin tek tek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve kadınların yaşam hakkını güvence altına alacak politikalar üretmesi elzemdir. Unutmamalıyız ki kadınların yaşam hakkı, toplumsal barışın ve eşitliğin teminatıdır” şeklinde konuştu.
Haber: Ahmet ÜN – Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI
(DİYARBAKIR) - Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen kadın örgütleri, son günlerde artan cinayetleri protesto etti. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Cansel Talay, 6284 sayılı kanunun etkin işleyişi ve İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı ilkelerinin göz ardı edildiğini belirterek, “Bu ihmaller zinciri, devletin cezasızlık politikası ve ataerkil zihniyetin her tarafına sirayet ettiği toplumsal yapı ile birleşince, kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale geldi” dedi.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı birleşenleri adliye önünde bir araya gelerek kadın cinayetlerini protesto etti. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Cansel Talay açıklama yaptı. Yapılan basın açıklamasına DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya, Diyarbakır Baro Başkanı Abdulkadir Güleç ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.
Avukat Cansel Talay, 22 Ekim günü Diyarbakır’da öldürülen 47 yaşındaki Evin Demirtaş’ın failinin yakalanmamasına tepki gösterdi. Evin Demirtaş’ın, Abdullah Şeyhmusoğlu tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürüldüğünü aktaran Talay, “Güvenlik kamerası kayıtlarına göre, fail uzun süre Demirtaş’ın yolunu gözlemiş, ardından onu kovalamış ve kaçmaya çalışırken kurşun yağdırarak canına kıymıştı. Evin Demirtaş’ın planlı bir saldırıyla, devletin kadınları korumakla yükümlü olduğu sokaklarda can vermesi, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sistematik bir sorun olarak süregeldiğini göstermektedir. Kadınların yaşam hakkının korunamamasının nedeni cezasızlık politikaları ve devletin temel sorumluluklarını yerine getirmemesidir. Bu somut gerçekliği basına yansıdığı kadarıyla failin geçmişine baktığımızda da net olarak görebiliriz. İlk eşini 1970’lerde “namus cinayeti” adı altında öldüren fail, yalnızca 8 ay hapis yatmıştı. O dönemde yasalar, kadına yönelik şiddeti “namus” gerekçesiyle hafifletiyor ve failin cezasız kalmasına sebep oluyordu. Ancak bu durum, kadınların örgütlü mücadelesi sayesinde değişti. Kadın hareketlerinin baskısıyla yasalar dönüştü; kadın cinayetlerine verilen cezaların hafifletilmesi önlendi, 6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi gibi düzenlemelerle kadınların yaşam hakkı güvence altına alınmıştır” diye konuştu.
‘Diyarbakır’da cinsel şiddet destek birimi ve cinsel saldırı kriz merkezleri bulunmamaktadır’
Kadın cinayetlerinin önlenmesi için devletin, şiddet faillerine karşı caydırıcı cezalar uygulaması gerektiğini belirten Talay, şunları kaydetti:
“Bugün, kadın mücadelesiyle elde edilen bu kazanımların korunması gerektiğini ve bu uğurda mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğimizi hatırlatıyoruz. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için devletin, şiddet faillerine karşı caydırıcı cezalar uygulaması, koruyucu ve önleyici tedbirleri eksiksiz bir biçimde yerine getirmesi zorunludur. Kadınlar olarak biliyoruz ki, kadınların yaşam hakkını güvence altına almak devletin anayasal sorumluluğudur ve bu sorumluluğun ihmal edilmesi her gün yeni hayatlara mal olmaktadır. Bugün Diyarbakır’da cinsel şiddet destek birimi ve cinsel saldırı kriz merkezleri bulunmamaktadır. Ayrıca nüfusu yüz bini geçen ilçelerde dahi kadın sığınakları yetersizdir. Mevcut sığınakların koşulları mağdur kadınların barınabileceği ve korunabileceği durumda değildir. Bütün bu giderilmeyen eksiklikler ve göz ardı edilen taleplerimiz kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin artmasının en gözle görülür nedenlerindendir.”
‘Kadınların can güvenliğini sağlamak için acilen somut adımlar atılmalı’
Son bir yılda, onlarca kadının, koruyucu tedbirlerden yoksun bırakılarak erkekler tarafından öldürüldüğünü ifade eden Talay, “Şiddet failine karşı alınacak en basit önlemler dahi uygulanmadı, 6284 sayılı kanunun etkin işleyişi ve İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcı ilkeleri göz ardı edildi. Bu ihmaller zinciri, devletin cezasızlık politikası ve ataerkil zihniyetin her tarafına sirayet ettiği toplumsal yapı ile birleşince, kadına yönelik şiddet durdurulamaz bir hale geldi. Yetkililere bir kez daha çağrımızdır: Kadınların can güvenliğini sağlamak için acilen somut adımlar atılmalı; faillerin cezalandırılması ve mağdurların korunması için 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulanmalıdır. Bu cinayetlerin sona ermesi için yetkili ve sorumlu herkesin tek tek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve kadınların yaşam hakkını güvence altına alacak politikalar üretmesi elzemdir. Unutmamalıyız ki kadınların yaşam hakkı, toplumsal barışın ve eşitliğin teminatıdır” şeklinde konuştu.